27 Mayıs 2011 Cuma

bahar temizliği






İlk baharın sonun geldiğimiz şu günlerde İzmir'de alışılmışın dışında gökyüzü bulutlu. Bu yıl rahmet yağmurları uzun sürdü. Toprak suya doydu, hal böyle olunca yeşillik fışkırdı. Papatyalar, gelincikler,karahindibalar... kırçiçekleri hem gözümüzü hem de baş döndüren kokuları ile ruhumuzu şenlendirdi..


Tabiat yenileniyor,tazeleniyor, dirilyor.. Ya biz..Şu bahar yorgunluğundan sıyrılıp şöyle bir yenilenmek lazım.. Bahar temizliğine önce bedenimizden başlamalı.. Bir kere kış boyu soframızdan eksik etmediğimiz tatlılara, hamur işlerine, yağlı yemeklere bir ara vermeli. Hafif zeytinyağlılar, şöyle soğuk soğuk yerini almalı sofralarda.. enginarın, iç baklanın, bezelyenin son demleri.. Geçen hafta imrendim ıspanak aldım pazardan. Çok taze görünmesine karşın tohumlanmaya başlamış .Kış sebzeleri seneye artık nasibimiz varsa..Yavaş yavaş tarla fasülyesi, patlıcanı gelmeye başladı Antalya'dan.. Bundan sonra imam bayıldılar, börülce salataları, barbunya plakiler, ooh ...Bu mevsimde meyve biraz kıt. Elma, portakal, muzdan sıkıldık..Kirazın daha 2 haftası var. Çilek, erik, yenidünya tam tadında.. Ama hiçbirini bizim oğlan yemiyor. Öyle olunca hiç sevmediğim halde kavanoz meyvelerine başladık. Bu aylarda günde bir öğün meyve ve bir barda meyve suyu gerekiyor. Neyseki sıkmalık portakallar tatlı..

Bol su içmeyi ihmal etmemek lazım.Bu arada sürekli içtiğimiz arıtılmış sular, mineral yönünden fakir. O yüzden günde bir şişe maden suyu veya temizliğine güvendiğiniz çeşme suyu almak oldukça yararlı..


Evde mutlaka bir bahar yenilenmesi gerekiyor. Mümkünse boya badana. Biz de seneye inşallah. Halılar, perdeler yıkamaya.. Geçen hafta eşimle gardrop operasyonu yaptık.. Sonuca ikimiz de inanamadık. Tam 3 valiz dolusu giymediğimiz giysi çıktı. Çoğu az giyilmiş, modası geçniş yada içine sığamadığımız ama vermeye de kıyamadığımız türden.. Biz ne yapmışız öyle. Bunca giyilmedik giysinin vebali var. Dolaplar bir rahatladı sormayın..Sonra balkona sıra geldi.. Saksılar yenilendi.Kedi tırnakları, hüsnüyusuflar, mis kokulu fesleğenler..Bir de iki tane muhabbet kuşu aldık. Ta geçen yıl söz vermiştim çocuklara. Adana falan derken erteleyip duruyordum. Tabi bizimkiler böyle şeyleri hiç unutmazlar, başımın etini yediler. Neyse evdeki kuş sayısı üçtü, beş oldu..


Herşey iyi güzel de ya ruhumuz..Esas detoxu manevi dünyamıza yapmak lazım.Hertürlü kirlenmeden uzaklaşmak, yeni, taze bir sayfa açmak lazım. Aslında hepsinden önemlisi bu.Biraz da bunu ferkedebilsek..




Not: Özlemciğim gerçekten sıkı bir takipçisin, teşekkür ederim. Fatma Hanım , size de evlatlarınızla güzel günler dilerim, sevgilerimle, hoşçakalın..








2 Mayıs 2011 Pazartesi

yaş 35









"Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün."



Demiş, ama ikinci yarıyı tamamlayamadan göçüp gitmiş şair. Sahi yolun yarısı mı dersiniz ? 30'lu yaşlarda hayat öyle bir ivme kazanıyor ki..yakalayamıyorsunuz hiçbirşeyi. Tam tutacak gibi oluyorsunuz bir paçasından .. Nafile..



35. yaş günümü kutladığım bu günlerde hep aynı şeyi hayal edeken buluyorum kendimi... Gözümü taş duvarlı bir evde açıyorum.. Güzelce uyumuş, iyice dinlenmişim.. Duvarları kireç badanalı( mis gibi kokuyor... ) çivit mavisine boyalı ahşap pencerelerinde el örgüsü dantel perdeleri havalanıyor.. Bahçedeki iğde ağacının ( ıhlamur da olur ) mis gibi kokusu içeriye dolmuş.. Oda loş..Hava ılık.. Kimse ilişmiyor, tekrar uykuya dalıyorum.....



O kadar uykusuzum ki.. Bizim ufaklık iyi gecelerde 5-6 defa uyanıyor, var siz kötü geceleri düşünün.. E bazen kızlar da su falan istiyorlar.. Bir de hastane telefonları, gece doğuma gitmeler var tabii..Ve tam 1.5 yıldır bu böyle..Dolayısıyla ne bloguma el atabiliyorum, ne de yapmayı özlediğim bir ton şeye..Neyse ki, sabah oluyor.. Bizim oğlan bütün gece uyumayan kendisi değilmiş gibi gerine gerine pür neşe uyanıyor. Tam oyun modunda, sabahları tadından yenmiyor.Koklaşıyoruz, boğuşuyoruz biraz.. İlla perdenin arkasın saklanıyor, saklanmbaç oynuyoruz. Sonra kızlar kalkıyor, yüzleri ay gibi olmuş..Neşeliler..Biraz birbirlerine sataşıyorlar..Ailecek hızlı ama güzel bir kahvaltıdan sonra ....yeni güne hazırız.


Yorgun, ama mutluyum. Rabbime tattırdığı güzellikler için şükrediyorum. Aslında öyle gençlik takıntım falan da yok. Yaş arttıkça kaybettiklerimiz değil, kazandıklarımız önemli olan. Evet ak teller başladı, yüzdeki çizgiler derinleşiyor, daha çabuk yoruluyor, daha zor dinleniyoruz belki .. ama 10-15 yıl önceye dönmek ister misin ? deseler, " asla" derim. Yeniden üniversite sınavı, fakülte, tus hele de ihtisas, ev borcu, araba borcu..hiç çekilmez.



Bir de uyuyabilsem....



Not: Özlemciğim,


yorumunu yeni okuyabildim. Bahsettiğn videoyu izledim. Bazı halleri abartılı buldum. Elbette doğumdan sonra anne-bebek teması çok önemlidir. Buna biz de önem veriyoruz. Senin doğumun genel anestezi ile mi oldu hatırlayamadım, ama epidural anestezide bebek doğar doğmaz kurulanır , göbeği kesilir, ek müdahaleye ihtiyaç yoksa annesine verilir. Senin videoda bebeği kurulamıyorlar bile. Dikkat ettiysen bebek mosmor. Yeni doğan bebekler ısıya çok duyarlıdır ve asla ıslak bırakılmamamlıdır. Sonra annenin serum takılı kolu kıvrık, bebeğini kucaklıyor. Sezaryen önemli bir batın amliyatıdır. Normal bir sezaryende yaklaşık 1 lt kan kaybı olur. Bu durumda yeterli serum tedavisi yapılmazsa ciddi sıkıntılar ortaya çıkabilir. Bir de hasta kesi yerini görebiliyor. Bunun hiç uygun olmadığını düşünüyorum .Elindeki ufacık yarayı görünce çığlığı basan bir kadın kendini o halde görünce ne hisseder ? Önemli olan annenin o anının coşkusunu ve büyüsünü hissedebilmesi. Ben de sezaryen oldum biliyorsun, hem de 3 kere. Bebeğin çıkıpta o ilk ağlayışını hisstemek varya, bütün dünyaya bedel bir duygu. İlk temasın 1. dakikada olması ile 5. dakikada olması çok da fark etmiyor.Zaten sezaryen 10-15 dakikalık bir ameliyat. Bebek giydirilene kadar annenin operasyonu bitiyor.Bir de doğum , yeni hayatının sadece ilk dakikası. Herşey hayal edildiği gibi olmaya bilir. Normal doğum sırasında da terslikler yaşanabiliyor. Bebeğin kalp sesleri düşebiliyor. Acil sezaryen ya da vakum ihtiyacı doğabiliyor. O anki telaşımız, koşuşturmamız elbette anneyi çok strese sokuyor. Ama önemli olan netice. Bir şekilde bebek sağ salim doğmuşsa gerisinin önemi yok. O yüzden sezaryen olduğun için çok da hayıflanma .Biliyorsun .İlk bebeğinde 2 gün sancı çekmiştin ve doğum ilerlemediği için sezaryen olmuştun. Şimdi evlatlarınla güzel zamanlar geçirmene bak. Sevgilerle..