30 Aralık 2008 Salı

Bundan güzel baba nasihati olur mu ?

“Oğlum, Türkiye’de hiç bir zaman döviz üzerinden borçlanma.
Başbakan dahil hiç bir siyasi liderin veya bakanın demecine inanıp işlerini onlara göre sakın düzenleme.
Hiçbir zaman acele karar verme ve verdiğin karardan kolay geri dönme, bu davranış kendine güvenini arttırır.
Arkadaşına kefil olmak yerine, eğer imkanın varsa ona borç vermeyi teklif et.
Eğer bir mal satman gerekiyorsa mümkünse vadeli satma, peşin sat, hatta biraz zarar etsen bile böyle yap.
Kredi kartı ile alışveriş yaparken kartını görevliye veya garsona sakın teslim etme, bizzat sen kasaya götür, pos (kredi kartı) cihazından geçişini izle ve makineden çıkan fişin rakamlarını kontrol et.
Kredi kartı şifreni banka görevlisi de olsa bile kimseye söyleme ve ATM makinesi kullanırken de çevredeki kişilere gösterme.
Hiçbir kooperatife üye olma çünkü 1990 senesinden sonra kooperatif yoluyla ev veya arsa sahibi olmanın hiçbir avantajı kalmadı.

İş hayatı: En zor taklit edilen imza, bir defada kalemi kağıttan kaldırmadan atılan imzadır. imzanı bu şekilde atmaya gayret et, en büyük ve yenilmeyen tek gücün bilgi ve tecrübe olduğunu unutma…
Her kime olursa olsun kefil olacaksan ödeyebileceğin rakamdan fazlasına kefil olma, kefalet tutarı belli olmayan sözleşmelere imza atma, aksi takdirde her şeyini kaybedebilirsin.
İş hayatında hiç kimseye olduğundan fazla değer verme, hiç kimseyi de küçük görme, iş yerine girerken kapıcının elini sık, hizmetlinin hatırını sor, gerektiğinde karşılıksız yardımda bulun.
Yürüyebileceğin mesafelerde otomobil kullanma. Hiçbir zaman görevde iken bir devlet memuruna hakaret etme, hatta ona vurmayı aklından bile geçirme. Aksi takdirde bir yıla kadar hapis cezası alabileceğini unutma.

Otomobil için: Otomobil satın alınırken satışı en kolay olan marka ve modelde araç satın almaya gayret et. bu senin hazır para kaynağın olmalıdır. Çünkü insanın büyük paraya ne zaman acilen ihtiyaç duyacağı belli olmaz.
Otomobiline binmeden önce lastikleri, kullanırken motor hararetini,araçtan indiğinde camları ve kapıların kilitlerini kontrol etmeyi unutma..
Güvenebileceğin bir tamircinin telefonu her zaman yanında olsun. Mümkünse aynı marka otomobilin yeni modellerini satın al, böylece tamircin hep aynı kalır.
Otomobilinin periyodik bakımı ile trafik ve sigorta belgelerinin tam ve eksiksiz olmasına dikkat et. Arabanının tüm emniyet ve güvenlik sistemleri tam olsa bile ayrıca alarm taktır. Hırsızı caydıracak tek şey budur.

Ev yaşamında: İyi bir avukatın, elektrik tamircisinin ve su tesisatçısının adresi kolayında olsun. Sabah uyandığında yatağını mutlaka topla.İş kıyafetini çorabın da dahil olacak şekilde akşamdan hazırla, gerektiğinde çamaşır yıkamayı öğren, ancak kendi giyeceklerinin ütüsünün tamamını her zaman kendin yap.
Çorba, pilav, makarna yapmayı, et terbiye etmeyi ve pişirmeyi mutlaka öğren. Evin içinde cumartesi ve pazar hariç pijama veya eşofmanla dolaşma, hatta bu günlerde bile uygun bir kıyafet giy.
Ev içinde çorapla veya yalınayak gezme. Mümkünse sadece ev içinde giyebileceğin rahat bir spor ayakkabın olsun.
Eşin, akşam yemek hazırlarken mutfaktan ayrılma yardımcı ol, yemekten sonra sofrayı mutlaka sen topla. Mümkünse her yemekten ve tatlı yedikten sonra dişini fırçala, yemek aralarında yediğin aperatiflerden sonra ağzını suyla çalkala, yanında mentollü veya naneli sakızın her zaman olsun.

Tatil yaparken: Tatile, sağlık ve eğitime harcayacağın paraya acıma. Her yıl yeni bir tatil yöresinde tatilini geçirmeye özen göster. Bu sana ömür boyunca kırk yada elli farklı yerde tatil yapman demektir.
Sakın devremülk alma, bu senin ömür boyunca aynı yerde ve aynı zamanda tatil yapman anlamına gelir ki belli bir zaman sonra tad vermez. Ayrıca bütün yıl sabit masraflar ise işin fazladan tuzu biberi olur.

Özel hayatında: Eşinle kendi aranda mesafeyi yok etme; her zaman onunda bir özel yaşamı olduğunu kendi arkadaşları ile gezip eğlenme hakkı olduğunu unutma.
Eşinin yükselen burcunu karakterini çok iyi öğren. Ara sıra eşine sürpriz yap, eve çiçekle git, tiyatroya bilet al..onu iyi bir restoranda mutlaka akşam yemeğine götür.

Sadece; Allah’tan, evlat acısı yaşamaktan, yetim hakkı yemekten, kuru iftiraya uğramaktan, sabırlı insanın öfkesinden, korkusuz insanın cesaretinden ve kendi nefsinden kork…
Ben bunların çoğunu yapamadım ama sen yap…!
Baban…
Bu blog başkaları tarafından görülebiliyor mu ? Bilmiyorum. Bilgisayarlarla aram bu kadar işte. Çok da önemli değil. Burası gün içinde fırsat buldukça iki satır uzaklaşabildiğim, gözüme takılan güzel yazıların saklandığı bir yer olarak ideal.

26 Aralık 2008 Cuma

ANLAR
“Eğer yeniden başlayabilseydim yaşama
İkincisinde daha çok hata yapardım
Kusursuz olmaya çalışmaz…sırtüstü yatardım
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığı kadar çok az şeyi ciddiyetle yapardım
Temizlik sorun bile olmazdı asla
Daha çok riske girerdim
Yolculuk ederdim daha fazla
Daha çok gündoğumu izler, daha çok dağa tırmanırdım
Daha çok nehirde yüzerdim
Görmediğim birçok yere giderdim
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye
Gerçek sorunlarım olurdu, hayali olanların yerine
Yaşamımın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben
Elbette mutlu anlarım oldu ama
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu
Farkında mısınız bilmem; yaşam budur zaten
Anlar, sadece anlar. Siz de “an”ı yaşayın
Hiçbir yere yanımda termometre, su, şemsiye ve paraşüt
Almadan gitmeyen insanlardandım ben
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım
Eğer yeniden başlayabilseydim, ilkbaharda ayakkabılarımı fırlatır atardım
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır
Çocuklarla oynardım
Bir şansım olsaydı eğer
Ama işte 85′indeyim ve biliyorum
Ölüyorum”
Marquez
Uzun süredir yapmak istediğim birşeydi günlük tutmak. Evde kendime ayırabileceğim o kadar az zamanım var ki, ancak hastanedeki odamda , nadir olarak elde edbildiğim boş zamanlarda, bu sanal günlüğe içimi dökebileceğim. Çok yoruldum. Ne zaman hayatın anlamını sorgulamaya fırsat bulabileceğim ? Hastane, gece icapları, doğumlar derken eve kalan az zamanımın neredeyse tamamını çocuklarıma ayırıyorum ki, bu onların en doğal hakkı. Her şey bitip onları yatırdığımda da yorgunluktan sızıp kalıyorum. Allahtan eşim de aynı durumda da, beni anlıyor. Yoksa evlilik te zora girerdi.
Eskiden, ılık yaz gecelerinde evin terasına çıkar, sırtüstü uzanıp yıldızlar seyrederdim. Dakikalarca.. Bazen güneşin doğuşunu seyrederdim, sabah rüzgerına ürpererek, bazen de soğuk kış günlerinde pencere gerisinde elimde bir fincan çay yağmuru...
Özlüyorum. Ruhen ve bedenen açık olmayı, düşüncelere dalmayı, yüce yaratıcı ile konuşmayı..
Gailba gerçekten çok yoruldum.

16 Aralık 2008 Salı

DOKTOR VE ANNE

Nereden, nasıl başlanır bilmiyorum , ama bir bismillah deyip başlayalım.

DOKTOR VE ANNE

Bu blog poliklinikte 50 hasta baktıktan sonraki ruh halimle yayına başlamıştır.