20 Ocak 2009 Salı









SAREM'E,


Canım kızım,


Dün sana şöyle uzun uzun baktım. Daha dün doğmuştun sanki .Şimdi sekiz yaşında güzel bir kız çocuğusun. Genç kız adayı..Doğduğun gün baban ve ben sana hayran olduk. Doğum uzmanı olarak çok yenidoğan görmüştüm, ama senin gibi ay yüzlüsünü görmemiştim.


Birtanem,


Sende kendimi görüyorum. Hem fiziksel, hem de ruhsal olarak.. Bu, hem hoşuma gidiyor, hem de beni korkutuyor. Çok derin bir ruh alemin var. O kadar hassassın ki.. Hayat seni üzer, yıpratır diye kokuyorum. İnşallah, seni çok seven , anlayışlı, iyi insanlarla karşılaşırsın- baban gibi- Ama hayatta ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin umudunu , direncini, inancını yitirme. Dünya bir imtehan yeri. Rabbim acıyla ,yoklukla imtehan etmesin, ama başa gelen de Allah'tan. Ne güzel demiş İbrahim Hakkı Hazretleri :



'Alan sensin , veren sen , kılan sen



Ne verdiysen odur, gayrı nemiz var.'



Rabbine güven. unutma kul sıkışmadan hızır yetişmez. Ne zaman daralsan, bunalsan rabbine içini dök. Samimiyetle O'ndan istersen elbette ki sana icabet eder. Üstelik bu şekilde içten ve samimi bir yakarış, bin yıllık nafile ibatten daha çok Allah'a yakınlaştırır insanı. Duan kabul olmasa da Allah insana dayanma gücü verir. Yüreğin hafifler kuş gibi olursun.


Bebeğim,


Çok geniş ve renkli bir hayal dünyan var. Çok zekisin, ama ön planda olan sosyal ve sanatsal zeka. Bu özelliğini değerlendirebilirsen sanatçı ruhun meslek yaşamında seni farklı ve başarılı kılar. Mimarlık , tasarımcılık, reklam sektörü , yazarlık gibi... Tabi annen gibi doktor olmaya kalkarsan da cerrahi bir branş daha iyi olabilir.


Tatlım,



Hangi mesleği seçersen seç malesef hayat çok yorucu. O yüzden mutlaka kendini korumalı ve kendin için bir zaman dilimi tayin etmelisin. Bu sene okulda takı tasarımı dersinde ne kadar çok eylendin. Bu tarz renkli ve el becerisine dayanan hobiler çok dinlendirici olabiliyor. Zaten ne zaman boş kalsak hemen ' anne faliyet yapalım 'diye makası uhuyu kapıp yanıma gelirsin eskiden beri. Bir de mutlaka yaz. Ama az, ama çok hergün iki satırda olsa birşeyler yazmak yazma yeteneğini çok geliştirir.



Hayatta seni zorlayacak bir husus da galiba dağınıklığın. Gerçi ileride eminim çok değişir, ama bu konuda biraz daha dikkat..Düzenli bir insan zamanı çok daha iyi kullanır, unutma.



Çok evcil bir yapın var. Küçük yengeçim benim. İnşallah ileride çok iyi bir anne olacaksın. Mutfakta becerikli, yaptığı yenir, diktiği giyilir cinsinden..Zaten anneannen de dikiş makinesini sana verecekmiş, tabi kadıncağız kızlarından umudu kesti.


Tıpkı benim gibi kendine güvenmiyorsun. Allah seni pek güzel yeteneklerle donatarak dünyaya göndermiş .Ama sen tıpkı benim gibi her yeni başlangıçta başarısız olacağını, beceremiyeceğini sanıyorsun. İşi öğrenip yapabildiği farkettiğnde rahatlıyorsun Ama o başlangıç evresini atlatana kadar yüreklendirilmeye ihtiyaç duyuyorsun .İnan bana tatlım, o çevrendeki herşeyi iyi yapabileceği sanan tiplerin pek çoğu senin kadar zeki ve yetenekli değil. Bu tarz insanlar hep çevrende olacak ve senin inancını kıracak. Onlara hiç kulak asma. Sana her zaman çok güvendiğimi, istediğin zaman her şeyin en iyisini yapabileceğine inandığımı unutma.


Sarı çiçeğim, zaman zaman sana söylemek istediklerimi burada yazacağım inşallah..Şimdilik hoşçakal..

14 Ocak 2009 Çarşamba







AYŞEM'E,



Canım çiçeğim,

Işıl ışık kara gözlerin her an aklımda. Yaptığın muziplikler aklıma geldikçe yüzümde bir gülümseme beliriyor. Umarım bu yazyı bir gün okursun. Henüz 4 yaşındasın. Bana birşey olsa beni hatırlamayacaksın bile. Ama belki üzerinde yaşam boyu sürecek bir sevecenlik, pozitif bir bakış açısı, belki çocuk ve aile sevgisi...Bilmiyorum işte. İyi bir esinti olarak hissettiririm kendimi. Dün anaokulunda gösterin vardı. Hayatındaki ilk gösteri..Çok duygulandım. Daha dün doğmuştun, küçücüktün, birşeye benzemiyordun. Şimdi sahnede yaşıtların içinde onlardan hem bedenen hem de ruhen bariz büyük görünüyordun. Seni sınıfın ablası olarak takdim etti öğretmenin..Sen sahnedeyken göz ucu ile ablana baktım. Kıskançlıktan eser yok, seninle gurur duyuyor, alkışlıyor. Allah'a sizin gibi evlatlar verdiği için tekrar şükrettim.


Birtanem,

Sen çok güçlü bir çocuksun. Bana çekmediğin için çok seviniyorum. Sende babandaki gücü, sabrı, sakinliği görüyorum. Allah karşına hep iyi insanlar çıkartsın. Doğduğun günden beri hiç zor bir çocuk olmadın. Seni o kadar kolay büyüttüm ki, senin gibi olacağını bilsem 2-3 tane daha çocuk isteyebilirim. Seni hep sıka sıka sevdim. Bebekken bile hiç sesini çıkartmazdın. Seni önce yere yatırır sonra başlardım: ' şimdi sen anne olsan... senin 4 yaşında bir kızın olsa... onu yatırıp böyle sıka sıka öpmezmisin ? ' Cevap: öpmezim.

Her zaman bir adım öndesin. Baban bu yüzden sana 'önde giden ' adını taktı. Öyle sanıyorum ki, bu özelliğin ile okul ve iş yaşamında hep fark atacaksın. Zeka yapın ablandan farklı. Daha çok sayısal yeteneklerin ön planda olacak gibi. Allah zekanı en iyi bir şekilde kullanmak nasip etsin. İnşallah biz de ailen olarak sana en iyi imkanları sunabiliriz. Canım kızım, hiçbir zaman unutma ki, hayatta başarılı olmak demek asla mesleki zirve, kariyer ya da çok para kazanmak değil. Başarılı olmak dengede olmaktır. Derslerinde başarılı ol, ama kitap oku, arkadaşlarınla güzel vakit geçir, spor yap, mutlaka hobilerin olsun, ev işleri ile ilgilen, yemek yapmayı öğen, akrabalarını ihmal etme, mümkünse hayır işlerine katıl, bütün bunları yaparken maneviyatını da asla boşlama. Dünya hayatı kısacık bir film gibi ve biz nerede biteceğini asla bilemiyoruz. Aman anneciğim, ne olur beş vakit namazını ve orucunu aksatma. Bu borç bir kere birikmeye başlarsa altından kakamazsın. Rabbimiz bize herşeyden önce namazı soracak . o tamamsa gerisi daha kolay. Bu sana en büyük vasiyetimdir. Lütfen çok önemse.

Senin bir diğer bana çok enteresan gelen özelliğin aşırı düzenli olman. Sanırım Yılmaz dede'ne çektin. Bu tabiki çok iyi bir özellik. Fakat sakın seni yönetmesine izin verme. Obsesif, pinpirikli, titizlik hastası biri olmandan korkuyorum. Temizlik, düzen elbette güzeldir, ama bu durum etrafındakilerde tedirginlik oluşturmaya başlamışsa takıntıya dönüşüyor demektir. Unutma bazen kirlenmek de güzeldir.

En belirgin bir diğer özelliğn tatlıya düşkünlüğün. Geçenlerde biz uyurken 'şekeli mi şekerli' diyerek ilaç şişesini kafana dikip bitirmiştin .Allahtan şişenin içinde 3-4 kaşıklık ilaç kalmış . Sonra nasıl da korktun, mahçup oldun. Tatlım, ailemizde diabet hastalığı malesef genetik. Rabbimiz tatlı olarak bize çeşit çeşit meyve yaratmış.Şeftalisi, inciri, kavunu, karpuzu..Şeker kullanman gerektiğinde de mutlaka esmer şeker tercih et. İlerde inşallah anne olduğunda mutfağına rafine gıdaları mümkün olduğunca az sok. Son 30-40 yılda insanlar doğaya meydan okudular. Haşa rabbimizin yarattıkları eksik, noksanmış gibi birçok gıdanın yapısı ile oynadılar. Sonuç ortada. Şimdi şimdi aklımız başımıza geliyor.Doğal olandan zarar gelmez. Olabildiğince beslenmende buna özen göster.

Daha söylenecek o kadar çok şey var ki.. Umarım sen büyürken , okular gittiğinde , genç kız olduğunda, üniversiteliyken, eşini seçerken, anne olduğunda...ben hep yanında olur ve bunları hep konuşarak, yaşayarak öğretirim. Ama hayat bu. Bir saniye sonra ne olacağını bilmiyoruz. O yüzden bu blogda zaman zaman sana ve ablana hitaben yazılmış öğütler bulacaksın. Şimdilik hoşçakal meleğim.

annen....

13 Ocak 2009 Salı







Yasamak sakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yasayacaksin
bir sincap gibi mesela,
yani, yasamanin disinda ve ötesinde hiçbir sey beklemeden,
yani bütün isin gücün yasamak olacak.
Yasamayi ciddiye alacaksin,
yani o derecede,
öylesine ki,mesela,
kollarin bagli arkadan, sirtin duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleginle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmedigin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamisken,
hem de en güzel en gerçek seyin
yasamak oldugunu bildigin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksin ki yasamayi,
yetmisinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalir diye degil,
ölmekten korktugun halde ölüme inanmadigin için,
yasamak yani agir bastigindan.

1947

2

Diyelim ki, agir ameliyatlik hastayiz,yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün degilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de gülecegiz anlatilan Bektasi fikrasina,
hava yagmurlu mu, diye bakacagiz pencereden,
yahut da sabirsizlikla bekleyecegiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüsülmeye deger bir seyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda,
daha o gün
yüzükoyun kapaklanip ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hinçla bilecegiz bunu,
fakat yine de çildirasiya merak edecegiz
belki yillarca sürecek olan savasin sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yasimiz da elliye yakin,
daha da on sekiz sene olsun açilmasina demir kapinin.
Yine de disariyla birlikte yasayacagiz,
insanlari, hayvanlari, kavgasi ve rüzgariyla
yani, duvarin ardindaki disariyla.
Yani, nasil ve nerede olursak olalim
hiç ölünmeyecekmis gibi yasanacak...

1948
3

Bu dünya soguyacak,
yildizlarin arasinda bir yildiz,
hem de en ufaciklarindan,mavi kadifede bir yaldiz zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamiz.
Bu dünya soguyacak günün birinde,
hatta bir buz yiginiyahut ölü bir bulut gibi de degil,bos bir ceviz gibi
yuvarlanacak
zifiri karanlikta uçsuz bucaksiz.
Simdiden çekilecek acisi bunun,
duyulacak mahzunlugu simdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yasadim" diyebilmen için...

8 Ocak 2009 Perşembe

Merhaba sevgili blog,



Bugün sayfayı açtığımda beni izleyen 3 blog gördüm. Demek ki başkaları beni görebiliyor. Ama ben kendimi niye google üzerinden göremiyorum, bilmiyorum. Aslında bu konuya yoğunlaşacak çok zamanım da olmadı. Bu günlerde kafam biraz karışık. Şu Adana meselesi. Kısaca anlatayım. Sevgili eşim, Adana Başkent Üniversitesi'ne eğitime gitmek istiyor. Eğitimini almak istediği şey Türkiye'de çok az doktorun ilgilendiği bir konu. Sonuçta bu, O'nun için çok iyi bir fırsat gibi görünüyor. Ama kastettiği en az 3 yıllık bir süre. Şu andaki işimdem çok yorulsam da memnunum. İzmir doğduğum, büyüdüğüm şehir. Ailem, arkadaşlarım burada. Evimizi aldık . Tam düzenimizi kurduk derken... İnşallah hakkımızda hayırlısı olur.